Dr. Öğr. Üyesi Senem Etyemez
 
Dünyanın en dinamik sektörlerinden biri olan turizm sektörü, aynı zamanda kriz ve afetlere karşı en savunmasız sektörlerden biridir (Constantoglou ve Prinitis, 2020: 14; Vong, Rita ve António, 2021; Ioannides ve Gyimothy, 2020). Bunun başlıca nedeni turizmin döviz kurları, siyasi ve ekonomik ortam, iklim ve hava koşulları gibi birçok dış faktörle yakından ilişkili olması ve bu faktörlerden etkilenmesidir (Constantoglou ve Prinitis, 2020: 14). Terörizm, savaşlar, salgın hastalıklar, doğal afetler, siyasi ve ekonomik sorunlar gibi hem doğal hem de insan kaynaklı son küresel krizler ve felaketler, dünya çapında turizm endüstrisi için büyük zorluklar oluşturmuştur (Vong, Rita ve António, 2021). Yaşanılan bu krizler, en popüler turizm destinasyonlarının itibarını, bu destinasyonlara yönelik talepleri ve pazarlama faaliyetlerini bir gecede değiştirebilmektedir (Constantoglou ve Prinitis, 2020: 14).
 
Turizm başarısı, destinasyonun turistlere güvenli ve keyifli bir konaklama sunabilmesiyle doğrudan bağlantılıdır. Krizlerin insanların hayatlarını etkilediği değişen küreselleşen bir dünyada, kriz yönetimi etkin destinasyon yönetiminin ayrılmaz bir parçası haline getirilmelidir (Constantoglou ve Prinitis, 2020: 14). Krizlerin etkin yönetimi, genellikle sektörün doğrudan kontrolü dışındaki dış politik, ekonomik, sosyal ve teknolojik faktörlerden olumsuz etkilenen turizm sektörü için hayati önem taşımaktadır (Ritchie, 2004: 673).
 
Genel olarak turizm sektörünü etkileyen bir kriz, bir turizm işletmesinin veya tüm bölgenin pazar potansiyelini ve itibarını tehlikeye atan veya zedeleyen bir olay veya koşullar dizisi olarak kendini gösterir (COMCEC, 2017: 17). Sönmez, Apostolopoulos ve Tarlow’a (1999) göre turizmle ilgili işletmelerin normal işleyişini ve yürütülmesini tehdit edebilecek bir turizm krizi, bir turizm destinasyonuna yönelik ziyaretçilerin algılarını olumsuz yönde etkileyerek bölgenin güvenlik, çekicilik ve rahatlık açısından genel olarak imajına zarar veren, ziyaretçi harcamalarının azalmasıyla birlikte turizm ekonomisinde bir gerilemeye neden olan ve turizm endüstrisinin faaliyetlerinin devamlılığını kesintiye uğratan bir olaydır. Turizm bağlamında kriz yönetimi, krizlerin ve afetlerin turizm üzerindeki kötü etkilerinin yönetilmesine yönelik süreçlerin planlanması ve gerçekleştirilmesi anlamına gelmektedir. Göral (2014: 421) ise turizm işletmelerinde kriz yönetiminin, “turizmi ve turizm işletmelerini krize düşürebilecek tehlikelerin önceden tespit edilmesi, önlemlerin alınması ve olası bir krizde en az zararla krizden hızlı bir şekilde çıkılması ve hatta hiç zarar görülmemesi, krizin fırsata çevrilmesi için yapılan çalışmaların toplamı” olarak tanımlanabileceğini belirtmiştir.
 
Destinasyonlarda gerçekleşebilecek olası krizlerin bilinip bunlara karşı önceden önlem alınması için etkin bir kriz yönetim planlamasının yapılması gerekir. Ayrıca turizm, çeşitli özel ve kamu sektörü kuruluşlarını içeren bir endüstri olduğu için bu kuruluşlarla yoğun iletişim ve iş birliği içinde olunarak ortak hareket edilmelidir. Kriz yönetiminde yöneticiler de sürekli dış çevrelerinde gelişen olaylar hakkında bilgi sahibi olmalı ve değişime açık olup uyum halinde hareket etmelidir. Etkin bir kriz yönetimi planlaması, destinasyonları krizlere karşı hazır hale getirecek, olası krizleri daha az zararla atlatmalarını ya da tamamen önlemelerini sağlayacaktır. Bu da destinasyonları turistler için daha güvenli yerler haline getirerek, destinasyona yönelik talebi olumlu yönde etkileyecek ve destinasyon imajının gelişmesine katkı sağlayacaktır.
 
TDGD tarafından hazırlanan “Turizm Temelli Destinasyon Yönetimi” kitabının “Destinasyonlarda Kriz Yönetimi” bölümünden özetlenerek alınmıştır.