Yavuz Can Yazıcı

Destinasyonların gelişim hedefleri doğrultusunda hazırlanacak projeler, destinasyonların kurumsal kimliğini, kültür ve değerlerini de yansıttığından markalaşma sürecinde de önemli rol oynar. Çünkü bu kültürel kimlik ve marka sayesinde destinasyonlar diğerlerinden farklılaşır.

DMO yaklaşımı kapsamında uzunca bir süreç içinde oluşan destinasyon markalarının kurumsal kimlik ve kültürü kadar bir de vaadinin olması, daha fazla potansiyel turist ve yatırımcı tarafından kolay algılanır hale gelmesini sağlar ve akılda kalıcı birer gösterge olur.

DMO’lar tarafından ciddi araştırmalar sonunda hazırlanan bu vaadin, yani verilen sözün her koşulda yerine getirilmesi gerekir, bu da ancak turiste benzersiz bir deneyim yaşatılarak gerçekleştirebilir.

Destinasyonların markalaşırken vadettikleriyle yaşattıkları deneyimler sonucunda turistlerde bıraktığı his, altyapı ve hizmetler kadar önemlidir. Markalı destinasyonların yarattığı his ve güven ne kadar yüksekse, turistler o yere daima olumlu özellikler atfeder ve çevrelerine tavsiye ederler.

Turistler, olumlu algı yaratan bir destinasyonun yaşattığı kötü bir deneyimi destinasyonun kontrolü dışındaki etmenlere, olumsuz algıya sahip bir destinasyonun her hatasını da o yerin kötü yönetimine bağlarlar. Bu nedenle yerel yönetimlerin DMO yaklaşımını benimsemesi, uluslararası standartlardaki bu yöntemden yararlanması, bu konuya daha aktif ve kararlı bir tutumla yaklaşması gerekir.

*TDGD tarafından hazırlanan “Turizm Temelli Destinasyon Yönetimi” kitabının Destinasyonun gelişmesinde DMO’ların işlevi ve önemi nedir?” bölümünden alınmıştır.