Prof. Dr. Asım Saldamlı-Dr. Halil İbrahim Karakan
Turizm destinasyonları, çeşitli ürün ve hizmetler sunan çok sayıda ortak üretim aktörünün faaliyet gösterdiği karmaşık ağlardır. Destinasyon çatısı altında toplanan paydaşlar, birbirinden bağımsız ama bütüne bağlı, rekabet halinde ama iş birliği içinde, münferit ama birbirini tamamlayan bir yapı içerisinde hareket etmektedir. Dolayısıyla farklı önceliklere sahip birçok aktörün bir arada bulunduğu bir organizasyon olan destinasyonların amaç birliğinin sağlanması için etkili bir şekilde yönetilmesi gerekmektedir. Aksi takdirde bir destinasyon bünyesinde eşsiz çekicilikler barındırsa bile bu potansiyelini kullanması mümkün olmayacaktır.
Günümüzde Paris, Barselona, Londra ve Viyana gibi birçok başarılı destinasyon, ulusal turizm yönetimi dışında yerel düzeyde destinasyon yönetim örgütleri oluşturarak paydaşların katılımının sağlandığı bir yönetimin önemini kabul etmekte ve bu doğrultuda çeşitli çalışmalar yaparak daha başarılı olmaktadırlar. Türkiye turizmde birçok alanda avantaja sahiptir, ancak buna rağmen destinasyon yönetim örgütlenmesinin önemi henüz anlaşılamamış ve somut adımlar atılmamıştır. Oysa plansız bir turizm gelişimi kısa dönemde mikro ölçekte kârlılık yaratsa da uzun dönemde çevresel ve toplumsal değerler açısından telafisi mümkün olmayacak sonuçlar ve büyük maliyetler doğurabilir.
Bunun yanı sıra eşsiz çekiciliklere sahip olan bir destinasyon, iyi yönetilmediği takdirde ya turizm potansiyelini tam anlamıyla kullanamayacak ya da koruma- kullanma dengesi, taşıma kapasitesi gibi konulara dikkat etmeyerek destinasyon kaynaklarının sürdürülebilirliğine zarar verecektir. Bir destinasyon ürününün oluşması için çekiciliklere, ulaşılabilirliğe, paket turlara, etkinliklere, destekleyici hizmetlere ve olumlu bir imaja ihtiyaç duyulmaktadır.
*TDGD tarafından hazırlanan “Turizm Temelli Destinasyon Yönetimi” kitabının “Destinasyon Kavramı, Özellikleri, Türleri ve Yönetimi” bölümünden alınmıştır.