Arş. Gör. Vahit Oğuz Kiper
 
Turizm faaliyetlerinin kitlesel boyuta dönüşmesiyle birlikte, turizm faaliyetlerinin gerçekleştiği yer olan destinasyonlarda bazı eksikler ve sorunlar göze çarpmıştır. Bu eksikler, beraberinde planlama anlayışı getirmiştir. Aslen planlama ve politika kavramlarının yönetim teorilerinde yer aldığı ve özellikle stratejik yönetim kavramıyla adının daha fazla duyulduğu görülmektedir. Turizm ve destinasyon planlaması kavram ve uygulamaları da alanyazın ve uygulamalardan turizme uyarlanmıştır. Turizm; ekonomik, sosyal ve fiziki bir olgudur. Bu nedenle turizm faaliyetlerinin meydana geldiği destinasyonlarda bu etkilerin kontrol edilmesi kaçınılmazdır. Zira turizm yatırımları yüksek maliyetleri olan yatırımlardır. Üstyapı anlamındaki turizm arzının esnekliği oldukça düşüktür, doğal çekicilikler anlamındaki turizm arzının ise esnekliği bulunmamaktadır. Bu bakımdan, kârlılığın sağlanması için turizm yatırımlarının finansal açıdan doğru planlanması gerekmektedir. Aksi halde kıt iktisadi kaynakların israfı kaçınılmaz olacaktır.
 
Birçok turizm destinasyonun aslında önce bir yaşam alanı olduğu gerçeği unutulmamalıdır. Öyleyse bu alanlar turistlerden önce, bölgenin yerel halkına aittir. Bu gerçekten yola çıkarak, yaşam alanı vasfı olan destinasyonlarda turist ile yerel halk arasındaki çatışmaların taraflardan bir ya da ikisinin memnuniyetsizliğine yol açacak eylemlere mahal vermemesinin gerektiği belirtilmelidir.
 
Korunması gereken bir diğer unsur doğal çevredir. Turizm faaliyetleri, kontrolsüz gerçekleştiğinde ağır bir kimya endüstrisi kadar çevre kirletici olabilmektedir. Çöp kirliliği, ses kirliliği, hava kirliliği, tarihi ve kültürel fiziki yapının tahribatı, ulaştırma altyapısının yetersiz kalması, karbon salınımı artışı, yaşam maliyetlerinin yükselmesi gibi sorunlar birçok destinasyonda tecrübe edilmektedir. İster yaşam alanı olsun ister olmasın, dünya üzerindeki herhangi bir alan sadece bugüne değil yarınlara da aittir ve bu bilinçle hareket edilmesi evrensel bir insanlık sorumluluğudur. Bunun sağlanabilmesi için her bir destinasyonun planlama faaliyetlerinde bu unsuru göz önüne alması gerekmektedir.
 
Destinasyon yöneticileri turizmde niceliksel ve ekonomik gelişmeyi tek amaç olarak gördüklerinde, bugün Bodrum’da, Fethiye’de, Alanya’da, Venedik’te, Barselona’da yaşanan ve alanyazında overtourism (ölçüsüz turizm) olarak adlandırdığımız vakalar yaşanmaktadır. Bu destinasyonların yöneticileri, turizm talebini azaltabilmek için de marketing (pazarlamama) uygulamalarına yer vermekte, bazı kısıtlamalar koymaktadır. Oysa ilgili destinasyonlar için bugünleri öngören ve çözüm önerilerini içeren proaktif destinasyon planları olsaydı mevcut istenmeyen durumların önüne geçmek mümkün olacaktı.
 
Destinasyon politika ve planlarının tek kullanım amacı, taşıma kapasitelerinin aşıldığı durumlar değildir. Yeterli turizm talebi olmayan destinasyonların stratejik planlama yaklaşımıyla rekabette öne çıkabilmeleri için de plan ve politikalarının olması gerekmektedir. Zira turizm talebi arzın aksine hayli esnektir ve turistik tüketici davranışlarını kestirmek oldukça güçtür. Bunu siyasi, hukuki, ekonomik, teknolojik ve çevresel etkenler de büyük ölçüde etkilemektedir. Örneğin, Covid-19 pandemisi neticesinde insanlarda artan sağlık endişeleri doğa turizmi, kamp karavan turizmi gibi ürünlere olan talebi artırmıştır. Bunu öngören ve planlarını bu doğrultuda yapan bir destinasyonun başarıyı yakalama şansı da yüksektir.
 
Turizm plan ve politikaları ile yaklaşımları, destinasyonlar için başarının mutlak garantisini sağlayamamaktadır. Ancak plan ve politikaların olmadığı, turizm gelişiminin tamamen rastgele olduğu destinasyon için başarısızlık garantisi hayli yüksektir. Birçok kez belirtildiği üzere turizm; sosyal ve ekonomik bir süreçtir, arzı inelastik, talebi oldukça esnek yapıdadır, çok fazla sektörle doğrudan etkileşim halindedir. Böylesi karmaşık bir yapının kendi halinde verimli, etkin, olumsuz sonuçlar doğurmadan başarıyla gelişmesini beklemek son derece zayıf bir hayal olacaktır. *
 
TDGD tarafından hazırlanan “Turizm Temelli Destinasyon Yönetimi” kitabının Destinasyon Planlaması ve Politikası” bölümünden alınmıştır.